13 Mayıs 2011 Cuma

Buramıza(tam şurası) kadar gelen samimiyetsizlik üzerine...

Biz aslında kimiz?
İnternetin önünün alınamadığı bir döneme girdik, hepiniz biliyorsunuz. Şimdi Türkiye'de internet dediğimizde akla gelen ilk site haliyle Facebook oluyor.  Converse'e benzetiyorum ben burayı. Nasıl ki Converse Yaşlısından gencine, zengininden fakirine(dar gelirli biraz yapmacık kaçıyor) herkesin ama herkesin ayağında varsa, aynı şekilde bu bahsettiğim kişilerin birer Facebook hesabı da mevcut. Bu kadar geniş bir kitleye hitap eden bir sitenin elbette kendisinden soğutan birçok yanı da bulunuyor. Bunlardan ilki, fotoğraf altlarına yakın akraba ya da arkadaşların birbirlerine yaptığı tiksindirici yorumlar. ''Burcucum çok güzel çıkmışsın cnm'' tarzı, insanı ister istemez iten ve önceden sempati duyduğun birine dahi adeta nefret duyma durumuna geçmene yardımcı olacak sığlıkta samimiyetsiz pohpohlamalar. Sevmiyorum abi, yapmacık buluyorum.  Sırf dışarıda yüz yüze bakıyoruz, belki bi faydası dokunur neme lazım diyerekten milletin yalakalığının yapılmasına tahammül gösteremiyorum. Hele bu fotoğrafına yorum yapılan kız ortalamanın üzerinde bir güzelliğe sahipse eyvahlar olsun.  Beğenen beğenene, yorumlayan yorumlayana önünü alamıyorsunuz.  Tüm bu can sıkıcı durumlarına yanında facebook'ta yaptığınız yorumlardan ötürü size tavır koyan insanları hiç saymıyorum bile. Onları başka bir zamanda, başka bir başlık altında değerlendirelim. Amacım samimiyetsizlikten girdiğimiz için bu konudan kopmamak.


Düşünüyorum da, bazı insanlar ya kendi yaptıklarının farkında değil ya da biz diğer insanları ağır salak zannedip türlü şaklabanlıklarına hiç ara vermeden, üzerine oturup düşünmeden devam edebiliyorlar. İçinde zerre samimiyet barındırmayan sevgi sözcükleri, özel günlerde birbirlerine verdikleri pahalı ama içi boş hediyeler, hiç sıkılmadan icra ettikleri sahte gülücük oyunları, daha iki saat önce tanışılmasına rağmen başlayan ''kanka muhabbetleri'', ''belki verir ayağına'' kızların önünde defalarca küçük düşmeler... Bunları görmeden geçirdiğimiz bir gün yok artık, bitti. Hele de sırf ilerde belki yardımı dokunur diye sokakta değil selam vermek, dönüp yüzüne tükürmiyeceğin adamların malum yerlerini yalayıp etraftan takdir toplama işine girişmeleri beni benden alıyor. Ve farketmişsinizdir, hep bu tür insanlar sözüm ona prestij sahibi oluyor piyasada, orada, burada. Karşına alıp iki mantıklı kelam edeyim desen ağzından dökülen kelimelerden en fazla devrik ve anlamsız, saçma sapan bir cümle çıkartabileceğin insanlar, koridorda salınırken etrafında önünü ilikleyen dallamalara kıs kıs gülüyor içinden. Hepimizin bildiği ama ses çıkartamadığı şeyler bunlar.


Bunca yapmacık tutumun farkına vardığım günden beri çevremi çeşitli eleklerden geçirir oldum. Samimiyetine inanmadığım insanların kahrını çekip hayatımın içine etmelerine izin vermek saçmalık olurdu zaten. Sizlere tavsiyem de budur. Dönüp suratına bile osurmayacağın adamı hayatına sokup kendinize dert üstüne dert eklettirmeyin. Bırakın onlar uyuz olsun, onlar sinir olsun biraz da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder